Birey, kendi ben’ini oyun ile karakterize edilen çocukluk evresinde keşfetmeye başlar. Bu aşamada içtenliğin dışa vurulması ve bunun somutlaştırılmasının önemi büyüktür.
Bu evrede, sakin bir tarzda kendi kendine yoruluncaya kadar oyun oynayan çocuk, daha sonraki hayatında başarılı, sakin, dayanıklı, gerek kendisinin gerekse başkalarının iyiliğini isteyen bir insan olur. Çünkü Froebel’e göre, oyun, çocuğun kendi benliğini serbestçe dışarı yansıtması olarak tanımlanır. Başka bir deyişle oyun, çocuğun iç hayatının bir aynasıdır.
Montessori’ye göre, normal gelişimin sağlanması için önceki dönemdeki gelişimin ideal bir seviyeye ulaşması gerekir. Başka bir deyişle, geleceği inşa etmek için bugünü göz önünde bulundurmak gerekir.
Montessori, evrelerin geriye döndürülemezliğini ve her bir evrenin kendine özgü niteliklerini vurgulamak için ‘yeniden doğuşlar’ terimini kullanır. Bu nedenle gelişimin uygun bir şekilde tamamlanması isteniyorsa, her evrede belirli deneyimler yapılmalıdır. Eğer evreye özgü deneyimler yapılmazsa, sonraki evrede bunların telafi edilmesi mümkün olmamaktadır.
Montessori, bu düşünceden hareket ederek çocuğu yetişkinin baskısından kurtarmaya çalışır. Ona göre, gelişim evrelerinin her birinde, çocuğa, özgürlüğünü elde etmesi için gerekli araçlar sağlanır. Bu nedenle yetişkinin müdahalesi gelişim sürecindeki çocuğun çeşitli fırsatları kaçırmasına neden olabilir.