Montessori’ye göre, emici zihne sahip olan çocuk çevresini anlamak için duyu organlarını kullanır. Bu dönemde çocuklar zekâya, belleğe ve bilince sahip olmadıklarından dolayı ortamda bulunan nesneleri sadece duyu organlarıyla anlamlandırmaya çalışırlar.
Çocuklar, duyu organlarını yetişkinlerden daha çok kullanırlar.
Çocuk ne kadar çok deneyim geçirirse duyu organları da o kadar hızlı gelişim gösterir. Dolayısıyla ortamda serbestçe hareket eden çocuğun doğumdan itibaren gelişmeye başlayan duyu organları kısa zamanda olgunluk seviyesine ulaşır.
Çocuk doğar doğmaz aile bireylerinin yüzlerini, yaşadığı ortamı ve ortamda bulunan varlıkları görme duyusuyla tanımaya çalışır.
İşitme duyusu da doğumdan itibaren hızla gelişmeye başlar. Bunun en büyük kanıtı çocuğun küçük yaşta dili öğrenmesidir. Çocuk çevredeki milyonlarca farklı ses arasından sadece insan seslerine odaklanarak bunlara ilişkin çeşitli izlenimlere sahip olur.